Dut Ağacı

Standard

Sıkılmak ve hatta sıkıntıdan patlamak.

Tam da böyle bir esnada Tedx konuşmalarında öylesine gezinirken son zamanlarda çok daha fazla hayranlık duyduğum birinin konuşmasına rastladım: Nil Karaibrahimgil’in Tavşan Deliğinden Aşağı adlı konuşması.

Tam 9 ay 8 gündür içimde usulca büyüyen bir varlık taşıyorum. Onun bu usul usul büyüyüşü sayesinde bir dut ağacı gibi hissediyorum kendimi. Olması gereken zamanda kendini bırakıp dünyaya düşecek bir dut büyüyor gövdemde. O dut tam olmadan, yeterli olgunluğa ulaşmadan düşmeyecek kucağıma ve ben ne yaparsam yapayım onun gelişini geciktiremeyeceğim ya da hızlandıramayacağım.

Kendimi dut ağacı gibi hissetmeye ilk başladığım zamanlarda en büyük derdim, geri gönderilemez şekilde ruhumu saran derin iç sıkıntım idi.

Evet içim sıkılıyordu. Hem nasıl sıkılmak. Sanki biri gelip içimde bir şeylerin ayarıyla oynuyor ve ben kendimde neler olup bittiğini anlamaya çalışırken ruhum daha da çok sıkılıyor, dahası kelimenin tam anlamıyla: Sıkışıyordum.

Modern dünyanın işgal ettiği aklım bana bunun iyi bir şey olmadığını söylüyordu diğer yandan. Sıkılmak, sıkışmak, bunalmak iyi bir şey değildir diyordu zihnim.

Uzunca bir sıkılma halinden sonra bir an içimde yeşeren bambaşka bir şey hissettim.

Fark ettim ki sadece ama sadece sıkıldığım anlarda içime, içimde büyüyene dönebiliyordum. Onu hissedebiliyor, fark edebiliyordum ve hatta onunla görünmez bir bağ kurabiliyordum. Sadece bu anlarda etrafımdaki diğer her şey sanki yok oluyor ve o an dut ile dut ağacı sessizce birbirlerini dinleyebiliyor, hissedebiliyordu.

Processed with Rookie

Bizden çalınan sıkılmak ve sıkışmak, aslında Peygamberi de doğuran şey değil miydi?

Allah resulünün Hira’ya gidiş sebebi değil miydi sıkılmak? Her şeyden uzaklaşmak…

Ve ilk vahiy geldiğinde Cebrail onu takati kesilinceye kadar sıkmadı mı?

O mağaradan, bir elçi doğdu. En güzel kelamı taşıyan elçi…

Şimdi benim içim yine sıkılıyor.

Rahmim kasıldıkça kasılıyor, çünkü doğması gereken bir Ömer Agâh var. Onun doğması, onun nefes alması, benim sıkılmamla, rahmimin sıkışmasıyla olabilir ancak.

Dut ağacı ile dut, bir dünyada birbirinden kopmak üzere.

Yepyeni bir dünyaya bir insan, bir de anne doğsun diye.

Rabbim içimi öyle bir sık ki, kucağıma o dut düşüversin. Amin.

Bir cevap »

Yorum bırakın